Değişen Zaman Algısı İle Harekete Geçmek

Pandemi, uzun bir süredir birçok şeyde olduğu gibi zaman algımızı da değiştirdi. Dahası bunu destekleyen bir diğer şey zamanın kendisi. Akan zamanla birlikte ilerleyen yaşımız, zamanı algılayış biçimimizi de değiştiriyor. İşte bu değişen zaman algısı ile harekete geçmek yapılacaklar listemizin başına geçiyor. Üstelik bahsettiğim bu harekete geçme hali sadece egzersizden ibaret değil.

Evde kapalı olmakla nasıl başa çıkabileceğimizi henüz kestirmeden, bazen yavaş bazen hızlı savruluşa birçoğumuz maruz kaldık. Bazen tembelliğin keyfini sürmek için Netflix’e dadandık, bazen hayatı kaçırıyormuş izlenimine kapılıp panik atak geçirdik. Zamanın hızını algılayış biçimimiz biz yaşlandıkça artıyor ve beraberinde gelen hareketsizlik, beynin çalışma prensibini olumsuz yönde değiştiriyor. Elbette zamanın kendisini değiştiremeyiz ama bunu yavaşlatmanın bir yolu olabilir mi?

Costello, psikoloji yazarı Claudia Hammond’un “Time Warped: Unlocking the Mysteries of Time Perception” adlı kitabında ortaya attığı bir zaman algısı teorisi olan ve Tatil Paradoksu olarak da adlandırılan teori; tatil gibi keyifli, yeni bir deneyim yaşarken, zamanın nasıl uçup gittiğini düşündüğümüzü, ancak daha sonra geriye dönüp baktığımızda, yaşadığımızdan daha uzun sürmüş gibi hatırladığımızı dile getiriyor. Gerçekten de öyle!

Düşünmemiz ve odaklanmamız gereken şey tabii ki ne derece keyifli ve verimli şeylerle uğraşıyor olmamızla ilgili. Her gün tam zamanlı çalıştığım zamanlarda da yemek yapıyor, oğlumla ilgileniyor, egzersiz yada hobilerime vakit ayırabiliyordum. Evde geçirdiğim zamanların artmasıyla tekdüzeleşen hayat tarzı ilk olarak fiziksel şikayetlerle başladı. Sırt ağrılarım ve boyun düzleşmesi şikayetlerim artarken kilo almayı da ihmal etmedim. Dahası hayatımda ilk defa saçlarımdaki beyaz sayısı ivme kazanırken, son derece dayanıklı olan cildim gittikçe hassaslaştı. 

Bu değişimlerin muhakkak birçok etmeni var ve tek nedeni yaşlanmam yada hareketsiz olmak değil. Ancak şikayet etmek yerine uygulamaya geçmeyi sağlayan şey yine “zaman” oldu. Çünkü daha genç ve aktif olduğum zamanlarda az sonra söyleyeceklerimi vücudum tolere edebiliyor, kendini iyileştiriyordu.

Küçük Bir Farkındalık

Yaptığım şeylerin başında kendime zaman ayırmak ve üzerine düşünmek var. Değişen hayata, zamana, ilerleyen yaşıma ve tekdüze devam eden hayat için vücuduma ve ruhuma destek olmam gerekiyordu. İkinci olarak, haftada iki yada üç gün sahilde, bazen sokak aralarında koşmaya başlamak, beni her anlamda harekete geçirdi. Meditasyon ve pilates yapıyor olsam da daha hareketli olmak için koşmak kendimi daha iyi hissettirdi. Hassaslaşan cildim için doğal içerikli ürünler kullanmaya başlamak yine kendime olan ilgimi sürdürmemi sağlayarak beni motive etti.

Aslında anlatmak istediğim, kötü giden bi ilişkin varsa konuşmalısın. Kırışıklıkların arttıysa beslenmene dikkat etmeli, bütünsel sağlığını korumalısın. Zaman akıp gidiyor ve hiç bir şeye yetişemiyorsan zamanı algılayış biçimini değiştirmelisin. Fiziksel şikayetlerin arttıysa ilaç kullanmadan önce ruhunu dinlemelisin. 

Biliyorum, yapmamız gereken çok fazla şey var ama en iyi yaptığımız şeylerin başında kendimizi ihmal etmek var. Kendini iyileştiremeyen hiç kimse ailesini, çevresini yada dünyayı iyileştiremedi.

Hiç bir şey gökten zembille inmiyor ve “mucize diye bir şey yok” diye bir şey yok! Kendinizin sihirli değneği olabilir, koşulları değiştiremesenizde değişen zaman algısı ile harekete geçmek gibi bakış açınızı da değiştirebilirsiniz.

İleri okuma: Konu ilginizi çektiyse; iyi olmayan psikolojinin bedenlerimiz üzerine etkisini ele alan Alice Miller’ın “Beden Asla Yalan Söylemez” kitabı içten bir tavsiye.

Kapak Fotoğrafı: Photo by Agê Barros on Unsplash

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.