Engelli Bireyler İçin Gerçek Bir Perspektife mi Sahip Olmak İstiyorsunuz?

Engelliler İçin Gerçek Bir Perspektife Sahip Olmak mı İstiyorsunuz?

Geldik malum haftaya. Engelli bireyler için gerçek bir perspektife mi sahip olmak istiyorsunuz? Bu hafta tam zamanı diye düşünebilirsiniz. Bahsettiğim hafta, 3 Aralık gününden biraz daha farklı. Birleşmiş Milletlerce kabul edilen, uluslararası bir hafta, 10-16 Mayıs, Dünya Engelliler Haftası. 

Bu hafta içerisinde BM ülkeleri ne yapıyor derseniz; engelli haklarıyla ilgili bildirimler, toplumda engellilerle empati kurmaya yardımcı olacak etkinlikler, engelli olmak ile ilgili radyo ve televizyon yayınları ve daha neler neler.

Ama kendi deneyimlerimle size bunların toplumda çoğu zaman geçici bir duyarlılık yarattığını söylesem? Bana hak verir miydiniz?

Sadece şu soruyu sormak istiyorum; normal bir günde, yolda yürürken kaç engelli ile karşılaştığınızı bana sayabilir misiniz? 
1 mi, 2 mi? 
Belki de hiç!
Belki de o kadar az kişiler ki farketmeden yanlarından geçip gidiyorsunuz?
Belki de o kadar çoklar ama dikkat etmiyorsunuz?
Gerçekten engellileri ne zaman göreceğiz? 
Onlarla nasıl empati kurabileceğiz?
Ne zaman onları anlayabileceğiz? 

Ben size kendi yaşadıklarımdan, başımdan geçen olaylardan örnekler sunmak istiyorum. Bir öğretmenin, bir çok farklı engel grubuyla çalışmış bir öğretmenin, perspektifinden sizlere yansıtmak istediklerim var. Belki, empati kurmak için bir adım daha atmanıza yardımcı olur, belki de “bunlar ne biçim şeyler, görmek istemediklerimizi gözümüze sokmuş.” diyerek, yazıyı yarım bırakıp gidersiniz. Tercih tamamen sizin.

Engelli Bireyleri Ne Zaman Fark Ettim?

Etrafında engelli bir yakınının olmaması, insanın algılarını köreltiyor diyebiliriz. Engelli bireyleri de sokakta gördüğümüzde, büyüklerimiz ”Allah korusun” deyip o tarafa bakmamayı yeğledikleri için maalesef bu algılar uzun süre kapalı kalıyor. 

Ama çevre değiştikçe, etrafınızdaki kişiler çoğaldıkça önce engelli bireyler hakkında hikayeler duymaya başlıyorsunuz. Sonra bu hikayeleri algılayıp gerçeklik payı veriyorsunuz. Engelli bireylerde var olabilir. Olabilme ihtimali olan bu olayların ardından farkındalık oluşturmaya başlıyorsunuz. “Merhaba gerçek dünya!” Sokaktan geçenlere daha dikkatli bakmaya başlayınca farkındalık kazanıp empati geliştiriyorsunuz. Çünkü, her birey bir engelli adayıdır.Şans eseri yaşıyoruz, azizim!” diyor ya yazar, hak vermeye başlıyor insan. Aslında şans eseri sağlıklı yaşıyoruz. Bugün gören gözlerimizin, tutan ellerimizin, çalışan aklımızın, yürüyen ayaklarımızın pamuk ipliğine bağlı olduğu, bir bütün olan vücudumuzun bütün işleyen uzuvlarının, organlarının şans eseri sağlıklı olması daha iyi anlatılamazdı.

Tüm bunlardan sonra, empatiyi kazandığınız an, artık farklı bir dünyaya kapı aralamış oluyorsunuz. 

Gerçek dünyaya…

Engelli Bireyler İçin Gerçek Bir Perspektife Sahip Olmak İstiyorsanız; Bir Rehabilitasyon Merkezini Ziyaret Edin 

Engelsiz bir birey olabilmek büyük nimet. Ama ya engelli olduğunuzu düşünün desem! Bunu yapabilmek için engellilerle empati mi kurmaya çalışıyorsunuz? O zaman size bir önerim var; Bir çok engelliyi bir arada görebileceğiniz bir yer; Rehabilitasyon merkezlerinin bekleme salonları. Orada her türlü engel grubuna sahip bireyle ve onlarla ilgilenen kişilerle karşılaşmanız mümkün. O bekleme salonlarında otizmli bireyler, zihinsel engelliler, görme engelliler, bedensel engelliler, özel çocuklar, hidrosefalililer, hiperaktivite bozukluğu olan bireyler ve daha sayamadığımız diğerleri…5-6 aylık bebeklerden 40-50 yaşındaki yetişkinlere… 

Bütün bir gününüzü orada geçirip sadece gözlem yapabilseniz, o ailelerle sohbet edebilseniz keşke. Çocuğu derse girdiğinde “45 dakika kesintisiz uyuyabileyim lütfen”, ”çarşıya gidip, kendim için yürüyebileyim ne olur!” diyen gözleri görseniz. 

Engellilerle ilgilenen kişilerin öpülesi ellerini öper, yaramazlık yapan sağlıklı çocuklarına kızan annelere, ne kadar şanslı olduklarını söylemek için can atardınız.

Engelli Bireyler Rehabilitasyon Merkezlerinde Ne Yapıyor?

Bazen dilenci yerine koyduğunuz, bazen yok saydığınız, bazen hor gördüğünüz, çok ender kişilerce insan yerine konulan bireyler eğitim alıyorlar. Gelişmekte olana ayak uydurmak için, kendileri için, onlarla ilgilenen kişilere yük olmamak için, hayalleri için. Dilekleri için.

Bazılarının ekonomik imkanları daha iyi, özel ilgi alanlarına yönelmelerine bu imkanları izin veriyor. Bazıları sadece kendi yaşamını kendisi idame ettirme derdine düşüyor. Para kazanıp bağımsız olmak isteyen de çok. Peki ya hiç bir şeyden haberi olmayanlar! Onları da rehabilitasyon merkezlerinin tarama grupları bulursa, birileri belediyelere yönlendirirse, kendi şanslarını yakalama fırsatı buluyorlar.

Raporu alınan engelli bireye uygun modüller, Özel Eğitim Hizmetleri çalışanları tarafından öğretmenlere ulaştırılıyor. Alt modüllerle bireye özel programlar belirleniyor. Sonrası ise öğretmen ve öğrenci ilişkisi, ailenin eğitime desteği, ekonomik imkanlar, sosyal yardımlar… 

Bir öğretmende ise, okulunu yeni bitirmiş bir doktorun hassaslığı ve bazen de çaresizliği…

Hayatın ne kadar acımasız olduğunu, bazen insanların ne kadar çaresiz kaldığını çıplak gözle görmek, 1. ağızdan söylemek ne kadar acıtabilir ki!

Çokkkkk

Sahip olduğu her şeyini bir trafik kazasında kaybeden 10 yaşındaki, sınıf birincisi bir çocuğa tekrar konuşmayı öğretmeye, adını söyletmeye, parmaklarını kullandırmaya çalıştığınız zaman düşünmeye başlıyorsunuz. Ellerini ayaklarını kullanamayan bir çocuğun, hayata bakış açısı ve yaşama sevincine şahit olduğunuz an, kendinizi sorgulamaya başlıyorsunuz. Görme yetisinin sadece %5’ine sahip bir bireye, sosyal ve günlük yaşam becerilerini öğretirken, görebilmenin ne büyük bir nimet olduğunu fark ediyorsunuz. Sadece bir harfi, bir kelimeyi, basit bir işlemi her ders sil baştan yapmaya başladığınızda aklınızın değerini anlıyorsunuz. Yaşamınızda, bu yaşınıza kadar yaptığınız tüm şımarıklıkların ne kadar traji-komik olduğunu fark ettiğiniz an, hayata gerçekten sahip olduklarınız için şükretmeyi öğreniyorsunuz. Diğer her şey anlamını yitiriyor.

Engellilerle çalıştığım dönemlerde, bizim onlara sunacak, öğretecek bir çok şeyimizin olmasının yanında, onların da bize, değerini bilmediklerimizi gösterme, gerçek, karşılıksız sevgiyi hatırlatma, her şeye rağmen ayakta kalabilmeyi, yaşamayı başarmayı öğretmelerine şahit oldum. 

Altından bir kalp mi? Dünyada az sayıda insanda var ve dikkatli bakarsanız her yerdeler… Değerlerini bilmek dileğiyle.

Görsel Kaynaklar:
Photo by Nathan Anderson on Unsplash
Photo by Josh Appel on Unsplash
Photo by Igor Rodrigues on Unsplash
Photo by Ryoji Iwata on Unsplash

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.