Ülkemizin en sevilen yönlerini saymaya kalksak şüphesiz ki kültürel mirasımız ilk sıralarda gelir. Zengin bir kültür turizmi yelpazemiz olması dolar da almış başını giderken en büyük şansımız. Yoksa bu halk tatil için nereye gitsin, gönlünü nerede eylesin? Neyse ki Mezopotamya’nın incisi Mardin açmış kollarını bizi bekliyor.
Tarihi mekanları seven biri olarak ben Mardin’i bayıla bayıla gezdim. Sizinle de gezi rotamı ve notlarımı paylaşmak istedim.
Mardin Çarşısı / Mardin Müzesi
Ben Mardin Çarşısı’na, yani küçük şehir merkezine yakın bir otelde kaldım. Çarşının direkt içinde de oteller var ama fiyatı bir tık tuzlu olabilir. Altınızda aracınız varsa çarşının içinde kalmak zorunda değilsiniz elbette. Mardin Çarşısı Eski Mardin olarak da anılıyor.
Çarşıda bir sürü sabuncu, hediyelik eşya dükkanı, kahveci ve el yapımı Süryani şarapçısı dolu. Bir de badem şekeri çok yaygın. Öncelikle çarşıyı ortasına yani meydana kadar gezmenizi öneriyorum. Ünlü Mardin Müzesi tam da bu meydanda. Kesinlikle girip görmeniz gerek, “müzekartınız” varsa ücretsiz girebilirsiniz. Müze, Hz. Meryem Kilisesi’nin hemen yanında yer alıyor.
Müzeyi birkaç küçük odaya bölmüşler. İnanç salonu, ticaret salonu gibi, yaşam salonu gibi. Her oda farklı bir temaya ait eserleri içeriyor. Asurlulardan Bizanslılara birçok uygarlığa ait eserler var. Benim için en büyük sürprizlerden biri Atatürk’e hediye edilen, uzun yıllar kullandığı samur kürkü görmek oldu.
Müzeden çıktıktan sonra sıra sıra sizi bekleyen mekanlardan birine girip yorgunluk kahvesi içebilirsiniz. Çoğu mekân Mardin’i panoramik izleyebilmenizi sağlıyor. Ayrıca akşamları da bu mekanlarda sıra geceleri düzenleniyor, yöresel yemekleri yemeniz için de birebir ortamlar.
Zinciriye Medresesi
Çarşının içinde sizi bekleyen tarihi yapılardan biri de Zinciriye Medresesi. Diğer adı İsa Bey Medresesi olan Zinciriye Medresesi Mardin’de hüküm süren son Artuklu sultanı tarafından yaptırılmış. En üst katına çıktığınız zaman tüm Mardin’i izleyebilirsiniz. Buraya gitmek için ana caddede ilerleyin, Kuyumcular Çarşısı’na varmadan merdivenlerden kaleye çıkan yoldan devam edin. Araçla da gidebilirsiniz fakat çarşıda yaya dolaşmanızı şiddetle tavsiye ediyorum.
Ana cadde boyunca ilerlediğimiz zaman bizi ileride Sabancı Mardin Kent Müzesi karşılıyor. Müzekart ile indirimli giriş yapabiliyorsunuz, sanırım 5 TL idi. İçeride günlük Mardin hayatını yansıtan eserler var. Ben gittiğimde bir de güncel bir Rus resim sergisi vardı. Kesinlikle görmeniz gereken bir müze mi, değil açıkçası.
Ulu Camii de yine çarşının içinde, kolaylıkla gidip görebileceğiniz bir noktada. Bu camii kimi kaynaklara göre kiliseden camiye çevrilmiştir, kimi kaynaklara göreyse kiliseden camiye çevrilmemiştir fakat eskiden yerinde bir kilise vardır.
Aynı cadde üzerinden Nusaybin yönüne doğru devam ederseniz ileride Firdevs Köşkü’nü ve Deyrulzafran Manastırı’nı görebilirsiniz. Bu manastır Mardin’in yaklaşık 4 km kadar doğusunda. Ne yazık ki benim manastırları ziyaret etmeye vaktim olmadı ama görülmeye değer birçok dini mekan mevcut. Mor Gabriel Manastırı, Kırklar Kilisesi, Hatuniye Medresesi, Meryem Ana Patrikhanesi bunların başlıcaları.
Kasımiye Medresesi
Çarşıya yakın bir diğer medrese de Kasımiye Medresesi. Buranın birçok fotoğrafını gördüğünüzü içine girince anlayacaksınız. Düğünlerin dış çekimi dahi burada yapılıyor, öyle güzel ve popüler bir mekan. Kasımiye Medresesi Akkoyunlu hükümdarı Kasım Bey’in yaptırdığı bir eser. İçeride dört kademeli bir çeşme var. Bu çeşmeden akan suyun devridaimi hayatın akışını yani doğum ile ölüm sürecini yansıtıyormuş. O dönemde böyle bir felsefi düşünceden hareket edilmesi beni etkiledi. Ayrıca medreseden tüm Mardin Ovası’na hakim olabiliyorsunuz, bu da yapının askeri amaçlara hizmet eden yönlerinden biri.
Gezinizi bir gün Eski Mardin bir gün Midyat olarak planlayarak daha çok verim alabilirsiniz. Midyat’a giderseniz Beyazsu, Midyat Devlet Konukevi, Dara Antik kenti görülmesi gerekenler listesinde başlıca sıralarda.
Mardin’de ne yenir?
Yeme içme diyecek olursak ne yazık ki ben etçil bir insan değilim, bu nedenle Doğu’nun yemekleriyle birbirimizi çok sevemiyoruz. Buna rağmen içli köftesini ve “dobo”sunu muhakkak öneririm. Yediğim en lezzetli içli köfteydi, dobo da zaten buranın yemeği, ilk kez tattım. Şarap tatmayı ve birkaç tane almayı ihmal etmeyin. Sert kahve seviyorsanız Süryani kahvesini tadın, yanında reyhan şerbeti için. Mardin’in tadını çıkarın zira benim uzun zamandır gittiğim, izlenmeden, göz tacizine uğramadan rahatça gezdiğim nadir yerlerden oldu.
Vaktiniz varsa Şanlıurfa, Batman gibi çevre illeri de gezinize dahil edin. Keyifli gezintiler şimdiden.
Diğer gezi yazılarımız için tıklayın