Taciz, Cinayet ve Diğer Nahoş Meseleler

İçindekiler

Bir gün de şöyle sakin, huzurlu ve oldukça sıradan bir güne uyansak… O kadar çok istiyorum ki, mesela haberlerin sıkıcılığından bunalsak. Günlük zorluklara bir de başkalarının acılarını eklemesek, aklımızda öldürülen kadınlar yerine özgür insanlar olsa. Ama bu aralar ağzımızdan çıkanlar, aklımızdan geçenler hep; taciz, cinayet ve diğer nahoş meseleler.

Herkesin Bir Taciz Öyküsü Var

İlk kez ne zaman tacize uğradım tam olarak hatırlamıyorum. Kaç yaşındaydım, neredeydim, yanımda kim vardı… Muhtemelen hayal meyal aklıma gelen zamandan da önceydi ama hafızam beni ortaokul zamanlarına götürüyor. Yani 11-12 yaşlarıma… 

Okulda bir öğretmeni -ne öğretti pek çıkaramasam da- adını, sanını, iğrenç simsiyah bıyıklarını çok net hatırlıyorum. Sürekli “ne güzel gözlerin var”, “çok güzelsin” vs derdi. Kızlara hep çok yakın dururdu. O zaman hiç kimse tam olarak çözemiyordu durumu ama yine de bir şeylerin normal olmadığının farkındaydım. Ama birini damgalamak –hem de öğretmen kimliği söz konusuysa- öyle kolay değil. Sapık mı, iyi niyetli sıradan iltifatlar yağdıran biri mi, kötü gözle bakan bir adam mı ayırt etmek o yaşlarda daha zordu. Şimdi düşününce o adamın ruh hastası bir sapık olduğuna eminim. Anneme durumu yıllar sonra anlattığımda ne kadar üzüldüğünü hatırlıyorum. Daha da kötüsü kendi beden eğitimi öğretmenlerinin ilkokuldayken, sınıftakilere nasıl davrandığını anlatınca bu durumun yılı, yaşı, dönemi olmadığını anlamıştım.

Sokakta tanımadığımız erkeklerden laf yemek her Türk kadını için olmazsa olmaz gibi bir şey. O yüzden o “fıstık, güzelim” bilmem neleri geçiyorum… Hayat işte; yeter ki dokunmasın, yeter ki ileriye gitmesin işin boyutu diye nelere razı geliyoruz… 

Toplu taşıma veya özel arabanızdayken bile tacize uğramanız o kadar olası ki, sürekli tetikte olmanız lazım. Bir keresinde otobüste birinin dokunduğunu hissedip emin olamamıştım sonra yerimi değiştirdim. Otobüsten inince cebimde bir şey ararken bir not bulmuştum. Yüzünü bile görmediğim sapık, numarasını yazmış bir de “lütfen beni ara” diye not düşmüş. Yuh! Bu nasıl hadsizlik, bu nasıl bir manyaklık, bu ne tür bir sapıklık? Başka bir zaman bir taksicinin saçma sapan konuşup sonra parfümümün markasını sorması… Anladık artık parfüm de sıkmayalım çünkü güzel kokmak da bizim suçumuz olabilir. 

Taciz Sadece Fiziksel Değildir

Daha fazla anlatmayacağım. Biliyorum ki tüm kadınlar böyle şeyler yaşıyorsunuz. Çevremde tacize uğramamış tek bir kadın yok. Rahatsız edilmemiş, takip edilmemiş, laf yememiş, hakarete uğramamış tek bir kadın… Ayrıca illa sadece tanımadığınız birinden sözlü veya fiziksel olarak taciz edileceksiniz diye bir şey yok. Ya da biri size kafayı takacak bunu mesajlarla, konuşmalarla belirtecek diye bir şey yok. Tanıdığınız, güvendiğiniz, en yakınınız zannettiğiniz biri sizi psikolojik olarak altüst ediyorsa, size kendinizi yetersiz hissettirip, sizi yaşamdan soğutuyorsa veya işyeri/okul/sokak/sosyal medyada zorbalığa uğruyorsanız bilin ki tacize maruz kalıyorsunuz. Umarım bunu genç kadınlar okur ve kafasında oturtamadığı, hayatında yanlış giden bir şeylerin olduğunu sezen biri varsa belki cevabını bulur.

Neyse ki, travma yaratacak, yaşamdan koparmaya itecek cinsten bir taciz yaşamadım. Maalesef o kadar hiçbir şeyin garantisi yok ki, yarına dair başıma ne geleceğini bilemiyorum. Çünkü her gün görüyoruz haberlerde ve sosyal medyada. 

Yaşamı Çalınan Kadınlar

Pınar Gültekin… O kadınların sonuncusu. Şimdilik… Beni bu yazıyı yazmaya iten, kaybolduğu günden itibaren aklımdan çıkmayan ve son nefesini verirken aklından ne geçiyordu acaba diye düşünmekten kendimi alamadığım güzel insan. Herkes gibi yaraları vardı belki ama belli ki yaşamayı seviyordu. Yanlış insanlara güvenmişti sadece. Hata denmez buna, herkesin her gün yaşadığı bir durum. Biz kaybolduğunu düşünürken, belki sağ bulunur diye umut ederken o 16 Temmuz’da çoktan ayrılmış aramızdan. Gülüşü, güzelliği, umutları yakılıp, parçalanıp, betonlanıp bir varile tıkılarak… O görüntüleri biz kaldıramazken ailesi ne denli perişan kim bilir… Bunu yapan kişi peki, nasıl bir insan, nasıl bir baba? 

İnsanlar artık nasıl kafayı kırdı ki veya ne tür canavarlar aramızda dolaşıyor ki, durmadan kadın cinayetlerine tanık oluyoruz. Daha da kötüsü bir kadın ölüyor; ortada bir katliam, bir katil ve maktul var ama toplumumuza göre olayın bir de ahlaki boyutları var. Gerçekten dalga geçer gibi, insanların acılarıyla oynayan bir grup var. Suyu bulandırıp, konuyu değiştirmenin böylesi mide bulandırıcı şekli kimin parlak fikri anlamıyorum. Canice öldürülmüş, değil cevap verme ihtimali; bir ruh hastasının karşısında son nefesini vermiş bir kadının giyim kuşamını sorgulayan insanlar var. Bu nasıl saygısızlık?

Ceren Özdemir, Emine Bulut, Ayşe Tuba Arslan…

Kimi eski eşi kimi sevgilisi kimi ailesinden biri kimi tanımadığı bir cani tarafından öldürülen yüzlerce kadın… Dijital bir anıt niteliğinde olan “Anıt Sayaç”ta son yıllarda yaşamı elinden alınan kadınların isimlerini görebilirsiniz.

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’na göre minibüsçünün tecavüz girişimine direndiği için katledilen Özgecan Aslan’dan -11 Şubat 2015- 2020 yılı Şubat ayına kadar iki bine yakın kadın öldürüldü. 2019 yılında 474 kadın, erkek şiddeti sonucu, boğularak, yakılarak, bıçaklanarak, silahla vurularak veya darp edilerek hayatını kaybetti. Son on yılın en yüksek rakamına da aynı yıl ulaşılmış oldu.

Haziran 2020’de ise Platform’un raporuna göre, 27 kadın erkekler tarafından öldürüldü ve 23 kadın şüpheli şekilde ölü bulundu. Öldürülme nedenleri ise; ilişkiyi reddetmek veya ekonomik koşulların bahane edilmesi gibi meseleler.

Bu rakamlar Pınar’dan öncesi. Belli ki son rakamlar değiller… Kocası tarafından defalarca bıçaklanan kadın, “Ölmem mi gerekiyor?” diye sesleniyor, başka biri defalarca darp edilmiş, tehdit edilmiş ama hala korumasız bırakılıyor… Vazgeçmemek lazım, bu kadınları yalnız bırakmamamız ve gidenlerin adlarını unutmamamız lazım. Elimizden başka bir şey gelmiyor. Yasaların caydırıcı olması ve en ufak bir canlıya zarar veren insanın bir daha insan içine çıkmaması tek isteğimiz. Bu şartlarda ne kendimiz ne çocuklarımız güvendeyiz… 

Kaynak Fotoğraflar: Photo by Sydney Sims on Unsplash, Photo by Andrew Neel on Unsplash

Paylaş

Yazar

Esra Dürüst

esrad@kadinvs.com