Instagram, YouTube, Facebook, Twitter… Hayatımız ekranı kaydırmak, like’lamak ve takip etmekle geçiyor. Ciddi ciddi saatlerimizi küçücük ekranlara bakarak harcıyoruz. Peki biz sahiden sosyal medyada bu kadar uzun süreler ne yapıyoruz? Aslında cevabı tam olarak bilmiyoruz. The Social Dilemma, Netflix’in en yeni belgesellerinden biri bunun cevabını veriyor. Neden bir video izleyip çıkacağım diye girdiğimiz YouTube’da birden fazla video izlediğimiz, Instagram’da karşımıza neden hep zevkimize göre reklamların çıktığı veya hoşumuza gidecek içeriklerin bizi nasıl bulduğunu anlatıyor. The Social Dilemma: Sosyal Medyanın Karanlık Yüzü yazısında size biraz gerçekleri sorgulamamızı gerektiren nedenlerden biraz da kontrolü nasıl ele alabileceğimizden bahsedeceğim.
The Social Dilemma / Sosyal İkilem
Eylül ayında Facebook yazılım mühendislerinden biri daha, nefretten çıkar sağlayan bir kuruluşun parçası olmaya dayanamadığını iddia eden uzun bir yazı yazarak istifa etti. Belgeselde yer alan, Twitter, Pinterest gibi kuruluşların üst düzeyinde çalışmış kişiler de bu söylemi doğrular nitelikte örnekler veriyor. Daha da ileri gidip, sosyal medyanın sadece dijital dünyamızı değil; gerçek hayattaki davranışlarımızı ve eylemlerimizi etkilediğine dair iddialarda bulunuyorlar. Ergenlikte görülen depresyonun ve intiharın artması, ırkçılık ve nefret söylemlerinin, politik kutuplaşmanın yükselmesinde sosyal medyanın gücü bir hayli yüksek.
Sosyal medya devlerinin yönetim biçiminden çok da haberdar olmasak da, kişisel bilgilerimizi paylaşarak, onların bizim üzerimizden para kazandıklarını bir şekilde tahmin etmek çok da zor değil. Belgeselde yer alan kişilerin çoğu da teknoloji firmalarının pek çok sırrını da bizimle paylaşıyor. İnsanlar üzerinden nasıl para kazanıldığını, karşımıza çıkan reklamların zevklerimiz, arama geçmişimiz ve kişisel bilgilerimizle bağlantılı olduğunu itiraf ediyorlar. Mesela hangi videoyu ne kadar süre izlediğimiz veya hangi Instagram postunda duraksayıp likeladığımız bile saniye saniye kayıt altında. Bu algoritmalar bizi o hesaplarda daha uzun süre tutmak üzerine kurulu.
Mesela Google’a farklı bölgelerden ve farklı ilgi alanlarına sahip insanlar ‘iklim değişikliği’ yazdığında otomatik çıkan sonuçlar değişiyor. Ya da siz bir ürün beğendiyseniz önünüze çıkan reklamların beğendiğiniz ürün ve muadillerinden oluşması tesadüf değil. Bunların hepsi tasarımın ve yazılımın bir parçası.
The Social Dilemma, sosyal medyada çığ gibi büyüyen kullanıcı kitlesinin zararlı sonuçlara yol açabileceğini anlatıyor. Güzellik algısının artık sosyal medyada gördüğümüz influencerlar veya ünlülerin standartlarına indirgenmesi, yalan haberlerin gerçeklerden hızlı yayılması ve nefret söylemlerinin giderek artması bunları tetikleyen etkenler.
Sosyal Medya Kontrolünü Ele Almak
Belgeselde Pinterest’in eski başkanının eve gelip gizlice saatlerini Pinterest’te geçirdiğini öğreniyoruz. Kendisi bile bu durumu uzun süre itiraf edememiş yani Pinterest’te kullanıcıları uzun süre tutmanın yollarını bulan insan bir nevi kendisi kurban olmuş.
Pek çok teknoloji şirketi yöneticisinin çocuklarına sosyal medyayı yasaklaması -lise dönemine kadar- ise daha da düşündürücü bir durum. Kısacası The Social Dilemma, kontrolün tamamen sosyal medya şirketlerinde olduğunu öne sürüyor. Ancak distopya ortamı yarattıktan sonra belgesel klasik Amerikan tekniğiyle filmin sonunda biraz da umut vadetmekten kaçınmıyor. Sosyal medya kontrolünü ele almak için bazı yollar var. Onlardan bazıları;
- Gönderim bildirimlerini kapatın. Sürekli bir bip sesiyle sizi telefona yönlendiren bu bildirimleri kapatırsanız aklınızda yokken boşuna kendinizi sosyal medyada gezinirken bulmazsınız.
- Uygulamalara dakika/saat kısıtlaması getirin. Günlük ortalama ekran sürenize bakın ve bunu düşürmek üzere kendinize haftalık hedefler koyun.
- YouTube’da bir sonraki önerilen videoyu açmayın. Sadece izlemek istediğiniz videolara odaklanın.
- İnternet tarayıcınız sadece Google olmasın; farklı tarayıcıları da kullanın.
- Tarayıcılardaki önerilen reklamları engellemek için programları indirebilirsiniz.
- Dijital temizlik yaparak kullanmadığınız uygulamaları silebilirsiniz.
- Kendinize günlük çevrim dışı kalma hedefleri belirleyerek örneğin iki saat boyunca ekranlardan uzak durabilirsiniz.
Böylece kitap okumaya, sevdiklerinizle kaliteli vakit geçirmeye, kendiniz için zaman ayırmaya daha çok fırsat bulacaksınız. Elinize telefonu alıp saatlerin nasıl geçtiğini anlamadığınız olmuştur, bu tanıdık bir senaryo değil mi? İşte artık belki bu yapımı izlemek bu alışkanlığı değiştirmek için de tetikleyici olabilir. Unutmayın sosyal medya gerçeklik değil; gerçeklik algısının değiştiği, çok kez yalan haberlerin döndüğü ve insanların -mış gibi yapmayı sevdiği platformlar bütünü. Bunun bilincinde olup kullanım alışkanlıklarınızı değiştirdikten sonra; belki de yardım kampanyalarının düzenlendiği, kilometrelerce ötedeki ülkelerden haberlerin alınan, pandemi gibi kriz dönemlerinde yalnız hissetmemeyi sağlayan bir dijital dünya çok da kötü olmasa gerek.
Görseller: Netflix